24 Ocak 2010 Pazar

Gaudi'nin memleketi Barselona arasında kardeş kent tasarımları ve Uçhisar Belediye Başkanı Sayın Süslü ile söyleşi; Yedinci yazı

Cinlerin külahları da denilebilir kişisine ve sırasında ışık/gölge oyunlarına göre erotik simgelerle deli dolu maskeler dünyası da denilebilir uzaktan bakılınca.

Barselona'ya gidenler Gaudi adı konusunda simgelerle dönerler geriye. İşte bu Gaudi, Kapadokya'da peri bacalarını görmeden La Sagrada Familia mimarlık anıtını yapamazdı, diyenler de karşınıza çıkabilir.

Kapadokya, demek kolay! İyi de Kapadokya ne demek? Şimdi bir yabancı gibi değil de tüf taşı gibi işlenebilir bir yaklaşımla, özbenliğimiz olan büyülü bir aynadan içimize dolan duygularla bakıyoruz Uçhisar'a.

Değerli İzleyici,

Yolumuz yine Kapadokya'dan geçti. Eğitimci olmakla kalmayıp, Uçhisar Belediye Başkanı da olan Sayın Osman Süslü ile de söyleşi yaptık.

Uçhisar doğumlu olmanın ayrıcalığını içinde duyan ve bu beldeye hizmet hedefini anlatan Sayın Süslü'den önce, bölgenin tanıtımına katkı ereği ile farklı deneme yazıları, fotoğraflar, söyleşiler sunduk. Evet bu blog'un ilk hedefi bölgenin farklı tanıtımıdır. Bu bölgenin insan değerlerini de ortaya çıkarmak istiyoruz. Çünkü çevre değerini ancak bölgeyi özüyle algılayan değerli insanlarla ortaya koyabiliriz. Bu nedenle bu insanları hem tanımak hem de tanıtmak gerekiyor. Bu bölgeye emek ve ömür vermekle kalmayan, bu bölgeye gönül veren değerli insanlarla verimli söyleşiler yaptık. Sevgiyle geçen çocukluk anılarıyla Uçhisarlı, Muğla Üniversitesi Rektörü Sayın Şener Oktik ile dolu bir söyleşiyi yayımlamıştık.

Ürgüp'e büyük umutlarla büyük yatırımlar yapan ve konferans salonlarıyla Avrupa'yı bu bölgeye davet eden, bir ide bankası gibi Kapadokya'ya için sürekli yeni düşler kuran ve daha ilk okulda, dahiler sınıfına alınan Sayın Tahincioğlu söyleşini de bu blog'da yayımladık.

Bugün ise Uçhisarlı eğitimci ve Uçhisar Belediye Başkanı Sayın Osman Süslü Avrupa kardeş kent üzerine tasarımlarıyla karşımızda. Çocukluk anılarını daha sonra yayımlamak üzere söyleşiyi birlikte izliyoruz.
Sevgi içtenlik...
Tekin SonMez

Stockholm, 24 Ocak 2010SORU; Sayın Osman Süslü, Uçhisarlı olmak ayrıcalıktır, diyenler var . Siz Uçhisar doğumlusunuz ve burada Belediye Başkanısınız. Bu size heyecan ve mutluluk veriyor mu?

YANIT; Tekin Bey, ben 1968 Uçhisar doğumluyum, evet. Çocukluğumda Uçhisar’ın kasabasının kuruluşunun ilk mahallesi olan Tekeli mahallesinde geçmiştir. Tabii şu anda çok daha değerli kıymetli olan bu mahalle, butik otelerin büyük kaliteli tesislerin bulunmuş olduğu bir mahalle, bu mahalle ve bu sokaklarda büyümüş olmanın vermiş olduğu bir heyecen var, bir mutluluk var.

SORU; Burası bir müze kent, doğa sanatları müzesi diyelim. Peysajlarla sarılı bir çevresi var. ‘Perai Bacaları’ burada daha çok çne çıkıyor, doruklardan bakınca. Gaudi, İspanyol mimar. Barselona’da yaşadı ve eserleri orada. Eserleri bize Uçhisar’ı anlatıyor. Çok bilinen bir marka Gaudi. Barselona kent olarak bir marka. Uçhisar Barselona, kardeş kent girişimi var mı?

YANIT;Tabii ki memnuniyetle, bu konuyu inceleyebiliriz. Neden olmasın! Gamze Hanım, Gaudi konusunu unutmayın! Tekin Bey ben eğitimciyim, biz bu konulara açığız, geçen ay meclis toplantımızda kardeş şehir konusunda bir karar aldık. Bundan önce iki tane girişimimiz oldu, iki tane ziyaretçimiz oldu, kenti belediye başkanları yardımcıları bizleri ziyaret ettiler. Bu konuda sitemizde ayrıntılı bilgi var.

SORU; Yurtdışında yaşayan gurbetşçiler var. Bu konuda neler yapıyorsunuz?

YANIT; Evet! İç Anadolu bölgesinden Almanya’da yaşayan Türklerin oldukça fazla miktarda sayısı var, Almanya’da ki Türklerden de bir takım bilgiler aldık, görüş alışverişlerinde bulunuyoruz. Özge Hanım bu konuda irtibatları sağlıyor. Onlarla da Almanya içerisinde çalışmalarımız var. Romanya ve Almanya’daki girişimleri ciddi olarak görüyorum, çünkü sürekli görüş alışverişinde bulunuluyor, sıcak bakıyoruz, arzu ediyoruz. Barcelona’yla kardeş kent de güzel bir fikir.

SORU; Sayın Başkan, Stockholm’de bu bölgeden kalabalık bir grup var, onlarla da bağlantı kurmak ve davet edilirseniz Stockholm’e gelmek gibi düşünceniz olabilir mi?

YANIT;Tabii memnuniyetle neden olmasın, hele bizim bu bölgeyi temsil ediyorsalar bu kişilerle mutlaka tanışmak, fikirlerini almak, bu bölge için, gelecekte nasıl bir Uçhisar istiyorlar, nasıl bir bölge istiyorlar, bizden talpeleri beklentileri nelerdir.. bunları dinlemek ve kendi birikimlerinden de faydalanmak isterim, böyle bir davet olursa memnuniyetle katılırım, katılmak isterim, onlarla da tanışmak ve bölgemiz için kasabamız için en hayırlı hizmetleri elbirliğiyle yapmaktan da büyük bir memnuniyet duyarım.

Uçhisar, Kasım 2009

13 Ocak 2010 Çarşamba

Uçhisar’ı Muğla doğasında sıcak anılarla yaşayan, Prof. Dr. Sayın Şener Oktik ile ikinci söyleşi; Altıncı yazı

‘Babamı çok severdim, hani birileriyle sohbet etmek istersiniz de o birileri artık burda olmasalar da yaparsınız ya o sohbetleri.. onlar seçilmiş insanlardır, bunlardan birisi babamdı benim,’ diyen Sayın Oktik, değerli bir bilim insanı.

Büyük bir Üniversitenin rektörü olmak, bir anlamda, özellikle bizim toplumda, şefkatli, hoşgörüsü yüksek, bazı sıkıntılı durumlarda bile gülümsyerek hayata ve geleceğe bakabilen sırasında baba gibi kol kanat gerici bir performans ve özverili bir sevecenlik de ister.

Sayın Oktik ile söyleşi ilerledikçe bu meziyetin ardında arkadaşlık bağlarıyla yücelen bir baba sevgisi ve babanın getirdiği kitapla açılan bir yeryüzü ilgisi ortaya çıkıyor.

Çağdaş ruhbilim bireyi oluşturan ögelerin arkaplanında, o insanın hayatını etkileyen bir ‘aysberg’ olduğuna inanır.

Değerli İzleyici,

Bu söyleşi sevgiyle geçen çocukluk ve Uçhısar onaylanması gibi ikinci bölümü ile ilerliyor. Sıcak anılarla Uçhisar’ı Muğla doğasında yaşayan, Rektör Prof. Dr. Sayın Şener Oktik ikinci kez karşımızda.
Sevgi içtenlik...
Tekin SonMez

Stockholm, 13 Ocak 2010SORU;‘ onlar seçilmiş insanlardır, bunlardan birisi babamdı benim,’ dediniz, bu ‘yaşamı ikiye bölmede’ sırasında baba mesleği de bu ‘seçilmişlik’ açısına katkı yapmış olabilir mi?

YANIT; Evet, herhalde onun da etkisi olabilir... Babam.. şöyle, Ankara’ya geldiğinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın (Ankara’da belki hatırlarsınız şu anda Gazi Üniversitesi) arkasında bir basımevi vardı, babam o basımevinin veznedarıydı. Bakın çok ilginçtir bu benim hayatımda, hep anlatırım, MEB biliyorsunuz 1000 temel eser adı altında, bütün klasikleri bastı, daha klasikler piyasaya çıkmadan bize bir kopye gelirdi. Şimdi ben.. yani ben gençliğimden beri okusam da okumasam da gözümün takıldığı, olarca yüzlerce klasik bugün de evde vardır.

SORU; Çok müthiş bir hazine tabii ve çok ilginç basımevi.. basımevi.. İşte bu çok önemli çünkü ben hep perdeyi aralayıp bakıyorum, insanların arkaplanını diyorum. Şimdi sizi daha farklı bir yerde görüyorum .. arkaplan bir ucuyla Uçhisar, o arkaik kültürün de verdiği yaşam biçimi.. bir yanı da 1000 temel eser klasikleri arasında bir 'çocukluk' ve 'seçilmiş' imgelemi ile bir baba.. çok şaşırtıcı şundan şaşırtıcı, öylesine öyküler karşımıza çıkıyor ki..insanları ilk başta birer silüet, foto objesi gibi görüyorsunuz.. sonra bir açıyorsunuz.. arkada böyle bir derinlik çıkıyor.. şaşırtıcı olan bu öykü.. peki o yıllarda sizi çeken bir yazar oldu mu?

YANIT; Olmaz mı.. Stendhal.. taa 12-13 yaşında tanıdım.. Şimdi biliyorsunuz Ankara’da bir memurun kitap alması pek kolay bir iş değil, (gidip de parasını, (MEB. ucuz kitapları da olsa verip almaz) öyle bir alışkanlık yok ama bu, işte çalıştığınız yerde sizin önünüze sunulmuş bir olanak, onlar tüm çalışanlarına veriyorlar zaten.. forma bozuk oluyor, piyasaya çıkmıyor.. onalardan bizim eve.. hani bugün de böyle yaa şunu bir vaktimi ayırsam da bir daha okusam şu.. mesela bir anda gelebilir. Bakın Karamazov Kardeşler’i ben o zaman okudum ve o Karamazov Kardeşlerin benim üzerimdeki etkisi.. hala gözümü kapadığımda Alyoşa’yı ben gözümün önünde görürüm. Çok ama.. çok sayıda kitap okudum.
Muğla, Kasım 2009